Tarihi Değiştiren Taşlar: GÖBEKLİTEPE

Bir gün, toprağın koynuna bir ışık sızdı ve aydınlattığı taş bloklar, bütün insanlık tarihini baştan yazdı. Takvimler, 12 bin yıl önceyi gösteriyordu.

11.03.2022

Bütün bunlar, Bereketli Hilal’in kucağında, Harran Ovası’nın ortasında, Şanlıurfa yakınlarında oldu. Kazıları halen süren Göbeklitepe, uygarlık tarihine geriye doğru çağ atlattı. Bunu yapan, dikilitaş formunda bir dizi taş sütundu. Göbeklitepe’de tam olarak ne oldu? Bilim dünyasının şu ana kadar ulaştığı yanıtlara yakından bakalım...

Tarihin Sıfır Noktası

Göbeklitepe, Şanlıurfa kent merkezinin 18 kilometre kuzeydoğusundaki Örencik Köyü yakınlarında yer alıyor. Alan aslında 1963’te, İstanbul ve Chicago üniversitelerinin ortak yüzey araştırması sırasında keşfedilmiş. Ancak bu keşfin ne ifade ettiği, Alman arkeolog Klaus Schmidt  başkanlığında 1995’te başlayan kazı çalışmalarıyla ortaya çıkmış.

Avcı toplayıcı dönemde, ileri mimarlık bilgisi gerektiren, ağırlıkları 14 tona ulaşan  bu yekpare yapılar nasıl inşa edilebilmişti? Tek bir kazı alanı, bilinen tüm teorileri altüst etti, neolitik çağın silbaştan yorumlanmasına yol açtı. İşte bu yüzden, Göbeklitepe, tarihin sıfır noktası.

Kazılar sonucunda, Göbeklitepe’nin 12 bin yıl öncesine uzanan, benzersiz bir kült merkezi olduğu anlaşıldı. 12 bin yıl ne demek? Şöyle ifade edelim: Piramitlerden 7500 yıl kadar öncesi... Yazının bulunmasına yaklaşık 6000 yıl var. Henüz tekerlek bile icat edilmemiş. Göbeklitepe, işte tam da bu yüzden şaşırtıcı ve sırlarla dolu.

Son araştırmalar, burada ritüellerle gündelik yaşamın iç içe geçtiğine işaret ediyor. Höyükte ortaya çıkarılan T şeklindeki taşlar, dünyanın ilk anıtsal yapıları. Bu nedenle, alan 2018’den bu yana UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yerini alıyor.

Hayal Gücünün Taştaki İzdüşümü

Göbeklitepe, büyük bir organizasyon ve hayal gücünün eseri... Bu yapıları inşa etmek için gereken iş gücü dikkate alındığında, Göbeklitepe’yi yaklaşık 200 kilometre çapında bir alana yayılmış yerleşimlerdeki grupların örgütlenerek inşa ettiği düşüncesi arkeoloji dünyasında ağırlık kazanıyor. Dikilitaşlar, yakın coğrafyadaki kireçtaşı yataklarından elde edilen taşlarla yapılmış. Bugüne kadar Göbeklitepe’de yerleşim izine rastlanmasa da, toprak altında henüz kazılmamış yapılar var. Yirmi futbol sahası büyüklüğündeki alanda, aktif kazılar devam ettikçe, insanlık tarihine dair bilgimiz de derinleşecek.

Dünyanın en eski toplanma merkezi sayılan Göbeklitepe, insanın avcı toplayıcı olduğu dönemde bile yapılar inşa ederek bir nevi yerleşik düzene geçtiğini gösteriyor. İnsanlık tarihine dair tüm teorileri altüst eden anıtsal mimari ve tarihöncesi insanın gelişkin sembolik dünyası, bu dönem için beklenmedik düzeyde bir kültürü yansıtıyor. Bazıları 5 buçuk metre yüksekliğe ulaşan monolitik taş sütunlardaki figürlerin, takımyıldızlara atıfta bulunduğu ve gökyüzünü temsil ettiği düşünülüyor. Yine de bu sembollerin neye işaret ettiğini çözmek için, daha yanıtlanması gereken çok soru var. Ama şurası kesin: Göbeklitepe, insanın avcı–toplayıcı düzenden çiftçi-üretici düzene geçtiği süreçte, bilinenin aksine oldukça karmaşık bir düşünce sistemine, toplumsal düzene ve teknolojiye sahip olduğunu gösteriyor.

En Eski Ustalar

Göbeklitepe’nin simgesi olmuş taşlar, bugün yerinde ziyaret edilebiliyor. Buradaki buluntu ve replikalarsa, Şanlıurfa Müzesi’nde ziyaretçilerini bekliyor. 2015 yılında açılan müze, yaklaşık 35 bin metrekarelik kapalı alanıyla, Türkiye’nin en büyük müzesi.

Müzede 14 ana sergi salonu ve 33 canlandırma alanı var. Neolitik Dönemi anlatan dört salonda ise ziyaretçiler, Göbeklitepe, Nevali Çori gibi insanlık tarihine yön veren dönemlere ait eser ve replikalarla geçmişe dönüyor. “20 kilometre ötede gerçeği dururken, burada neden replikasını görelim ki?” diye düşünebilirsiniz. Oysa alanın büyüklüğünü algılamak ve taş bloklar üzerindeki figürleri yakından görebilmek için, müzedeki replikalar son derece faydalı.

Göbeklitepe’deki T şekilli monolitik sütunlar, mimari ve mühendislikte yeni bir seviyeye işaret ediyor. Bu yapılar aynı zamanda çanak çömleksiz neolitik çağda bile uzmanlaşmış zanaatkarların varlığını kanıtlıyor. Başka deyişle, en erken insan toplulukları dahi, taş üzerinde yaratıcılıklarını konuşturmuş. Bu, 12 bin yıl önce mümkünse, şimdi niye olmasın?

Hayal gücünüzü serbest bırakın; gerisini bize bırakın:  https://www.stonewrap.com/urunler